Kaç Kişiyiz

29 Ağustos 2011 Pazartesi

Medeni Kanun’da boşanma sebepleri

Zina (Madde 161): Zina, evli bir erkek veya kadının, kocasından veya karısından başka bir erkek veya kadınla cinsel ilişkide bulunması demektir. Kadın ya da kocadan birisinin zina yapması, diğer taraf için boşanma sebebidir. Bir başka kişi ile cinsel birleşme yaşayan eşin bunu kiminle yaptığı, bu kişinin evli olup olmadığı, yaşı, cinsel birleşmenin amacı ve özellikle süreklilik taşıyıp taşımadığı önemli değildir. Zina evlilikte eşlerin namus kavramına sadakatsiz olmalarını ifade eder ve bu durumun olması için davranışın sürekli tekrarlanması gerekmez.. Bununla birlikte boşanma sebebi olarak değerlendiren zina ceza kanununda suç kapsamında yer almamaktadır.

Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış (Madde 162): Kötü davranış, eşlerden birisinin diğerine acı ve ızdırap veren her türlü davranışıdır. Ruhsal ya da fiziksel sağlığı bozan ve tehlikeye düşüren davranışlar olarak da nitelendirilebilir. Dayak, işkence, anormal cinsel ilişkiye zorlama, aç bırakma, sokağa atma, eve hapsetme ve bunlardan birisini yapmakla tehdit etme gibi hallere maruz kalan eş onur kırıcı davranışın kapsamındadır. Kötü ve onur kırıcı davranış genellikle erkeğin kadına yönelik bir davranışı olarak görülür. Ancak bazı hallerde kadınlar da aşağılayıcı söz ve davranışlarla kocalarına kötü şekilde davranabilmektedir.

Eşlerin hayatına kast, pek kötü ve onur kırıcı davranış kapsamında yaşadıkları, kimi zaman göreli olabilmekte, aynı eylem veya söz bir kültür ya da eğitim seviyesi için kötü muamele değilken başkaları için kötü muamele veya onur kırıcı davranış niteliği taşıyabilmektedir.
Eşlerden her biri, diğeri tarafından hayatına kast edilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle dava açabilir. Hayata kast, eşlerden birisinin diğerine öldürme girişiminde bulunmasıdır. Bir anlık kızgınlık veya ağır tahrik sonucu eylemin gerçekleşmiş olması boşanma nedeni olarak değerlendirilmektedir.

Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme (Madde 163): Eşlerden birisi küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşamak diğer eşten beklenmezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir. Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme tek başına boşanma nedeni sayılmayıp, boşanmaya karar verilebilmesi için eylemlerin varlığının eş ile birlikte yaşamayı çekilmez hale getirmesi gerekmektedir .

Terk (Madde 164): Eşlerden birisi, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde, ayrılık en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hakim tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise terk edilen eş boşanma davası açabilir. Diğer eşin onayı ya da onayı olmadan çeşitli zorunluluklar sonucu eşin evden ayrılması terk kapsamında eşe boşanma hakkını vermemektedir. Önemli olan, eşin evlilik birliğinin kendisine yüklediği sorumluluklardan kaçmak amacıyla ve haklı bir gerekçesi olmaksızın evi terk etmesidir. Herhangi bir haklı gerekçeyle evden ayrılan eşin daha sonra bu gerekçenin ortadan kalkmasına rağmen eve dönmemesi de evi terk etme niteliğindedir.
Terk gerekçesi ile boşanma davası açacak eşin, tek başına seçtiği eve taşınması ve diğer eşin iyi niyet kuralları çerçevesinde istemediği eve gitmemesi terk olarak değerlendirilmemelidir.

Akıl hastalığı (Madde 165): Eşlerden birisi akıl hastası olup bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporu ile tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir. Eşlerden birisinin akıl hastası olması nedeniyle boşanma davası açabilmesi için hastalığın ortak hayatı diğer eş için çekilmez hale getirmesi gerekmektedir. Akıl hastalığının boşanma gerekçesi olarak kullanılabilmesi için hastalığın üç yıldan bu yana devam etmekte olması, hastalığın iyileşmesinin mümkün görünmemesi ve hastalık nedeniyle diğer eş için ortak hayatın çekilmez bir hal alması gerekmektedir. Fakat diğer eş, eşi akıl hastası olmasına rağmen evliliği sürdürmek isterse, boşanma davası açmadığı sürece evlilik devam etmektedir.

Evlilik birliğinin temelinden sarsılması (Madde 166): Ülkemizde boşanma davalarının büyük çoğunluğu evlilik birliğinin temelinden sarsılması kapsamında gerçekleşmektedir. Evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması için iki şartın oluşmas ıgerekir. Birincisi, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması halidir. Evliliğin temeli ile vurgulanmaya çalışılan evlilikten beklenen temel amaç ve yararlar olduğundan, evlilik birliğinin temelinden sarsılması da evlilikten artık yarar beklenmez ya da beklenemez bir birliktelik haline gelmesinden kaynaklanmaktadır. İkinci durum ise, ortak hayatın çekilmez hale gelmesidir. Ortak hayatın çekilmez hale gelmesiyse, aile birliğinin fiziki mekânı durumunda olan evin eş için gönüllü bir barınma ve ihtiyaç giderme mekânı olmaktan çıkması demektir.

Davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz etme hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder